elfen lied

strahd
inanılmaz fazla vahşet içeren, her bölümde kolların bacakların kanlar fışkırtarak koptuğu ve havada uçtuğu shonen türü anime olsa da bazı yerlerde duygusal öğelerin ön plana çıkmasıyla shojo kimliğine bürünen, sadece 13 bölümlük anime serisi.
scapegoat
öncelikle şunu belirtmeliyim ki az sonra yazıcaklarım feci derecede spoiler içermektedir ama nerelerde içerir nerelerde içermez belli olmadığından dolayı ben ilk baştan uyarımı yapayım.

bu animeyi aslında o kadar da bu işin içinde olmayan, anime diyince aklına sadece pokemon gelen biri olarak eleştirmem ne kadar doğru olur bilmiyorum ama hakkında bir şeyler yazmadan edemeyeceğim de açık.

13 bölümlük seriyi art arda izlemek kesinlikle benim metabolizmam üzerinde aşırı bir duygusal yüklenmeye sebep oldu, ara ara bazı bölümlerde ağladığım da oldu lakin son bölümde direktör kurama sonradan kızı olduğunu öğrendiğimiz küçücük kızcağız görünümünde ve manyak bir katil ruhuna sahip kızı mariko ile ölüme yolculuğa çıkarken bu ağlamalar pönkürtü ve hüngürtü denilen reaksiyonlarla süslendi. ayrıca 12. bölümde kouta nın geçmişi yani küçük kız kardeşi kanae nin kouta’dan kendisini affetmesini isterken lucy tarafından parçalanışı, babasının kafasının kopartılışı kesinlikle izleyenleri kouta’nın yerine kendilerini koymalarını sağlayıp acıyı kat kat artırıyor. bunun kasıtlı bir hareket olduğunu düşünmekteyim. ayrıca filmde bir çok sahnede çıplaklık var lakin bu çıplaklığın çoğunluğu saflık ve çocuksu duygular çağrıştırıyor. tabii mayu’nun üvey babasının onu taciz etmesi dışındaki sahnelerden bahsediyorum.

aynı zamanda seride aşırı derecede yüksek miktarda kan, organ, uçan kol ve bacaklar görülebiliyor. özellikle ilk bölümde ilk 5-10 dk içinde lucy dediğimiz diclonius türü üyesi baş karakter tabiri caizse çatır çatır adam kesiyor, doğruyor, biçiyor, yeri gelince kalemi bir ok gibi fırlatıp kafayı deliyor. serinin tümünde bu uçan kollar, bacaklar sıklıkla görülebiliyor, zamanla alışıyor insan.

ayrıca değinmek istediğim bir konu ise animenin müzikleri, özellikle girişindeki lilium ve lilium un music box versiyonunun konuyla alakası, şarkının vuruculuğunun nokta atışı yapmasına sebebiyet veriyor. serinin tümünde en beğendiğim noktalardan biri de bu şarkının çok doğru noktalarda, iyi ayarlanmış dozlarda duyulması ve yaşanan hisleri kat kat arttırması idi.

sonuç olarak anime bilgisi pokemon dan ibaret olan ve zevkli bir kaç saat geçirmek isteyen biri için bu seri inanılmaz derecede güzel, duygusal ve etkileyici ama mantık hatası aramak, kılıf uydurmak isteyen biri için de bir o kadar sinir edici bir anime serisi.
goetica
yapımcılar/sanatçılar:

yönetmen: mamoru kanbe
senaryo: takao yoshioka
animasyon: seiji kishimoto
müzik: kayo konishi, yukio kondoo
dizayn: seiji kishimoto
orjinal eser: lynn okamoto



tanıtım:

insan evriminin bir sonraki basamağı olarak kabul edilen diclonius’ların en ayırt edici özellikleri başlarındaki iki boynuzdur. dicloniusların yüksek derecede telekinetik güçleri olduğundan, insan ırkına zarar vermemeleri için yakalanıp laboratuarlarda saklanıyorlardır. bir gün bir kaza olur ve bir diclonius geride bir çok insanı katlederek laboratuardan kaçmayı başarır. kaçışını tamamlayacağı sırada başından vurulur ve denize düşer. kaçmayı başaran dicloniusu iki kuzen kurtarır. diclonius hafıza kaybı yaşamaktadır ve tek diyebildiği şey “nyuu”dur.


bölüm listesi:

1 chance meeting - begegnung

2 cleaning up - vernichtung

3 at heart - im innersten

4 touching strike - aufeinandertreffen

5 receiving - empfang

6 inner feelings - herzenswaerme

7 confrontation - zufaellige begegnung

8 beginning - beginn

9 reminiscence - schoene erinnerung

10 infant - saeugling

11 complications - vermischung

12 sludge - taumeln

13 no way back - erleuchtung

http://www.anime.gen.tr/
goetica
animeden nefret eden insan evlatlarının bile 13 bölümü arka arkaya gıklarını çıkarmadan izleyebilecekleri güzellikte anime.

- spoiler içerir bolca -

bir kere çizgi film deyip geçmemek gerekiyor ki insana izlediği sürece acı hırs a$k nefret gözya$ı üzüntü masumiyet gibi duyguların analizini tekrardan yaptırıyor.ana karakter olan lucy’nin nyuu hali öylesine masum ve $irin ki hatun katır katur adam keserken bile kızamıyorsunuz ona.

diğer yan karakterler de en az nyuu kadar $irin olduğu için butun film boyunca yuzunuzde aptal bir gülümseme sevgi pıtırcığı tadında kah gülüp kah ağlarken bir bakıyorsunuz hatun orduyu telef etmi$ havada kollar bacaklar uçu$uyor.

evet, filmde çok fazla kan ve çıplaklık unsuru var.fakat çıplaklığı o kadar güzel kullanmı$lar ki kesinlikle sırıtmıyor.kan unsuruna gelince de, eh alı$ıyorsunuz.

13 bölümü aralıksız arka arkaya (ki 7 saatten fazla bir süre) izlemi$ ve biraz da duygusal bir bünye iseniz sonunda böğüre böğüre ağlamanız i$ten bile değildir.

ayrıca sanırım baba kelimesinin en güzel telaffuzunu bu filmde gördüm.(lan her seferinde de ağlanmaz ki..)

- spoiler bitti -

demem o ki;uzun zamandır izlediğim en güzel anime demekten çok uzun zamandır izlediğim en güzel $eydi.yapanın edenin ellerinden gözlerinden öperim.

inat ve ısrarla;

(bkz: lilium)
sacragorath
animeleri cizen adamların cins-i latif zevkine diyecek yok gercekten diye dusunduren bu kadar zaman olmus da benim nasıl haberim olmamıs dediğim bir yandan da üzüldüğüm cok harika bir anime.
goetica
7 saat olduğuna aldırmadan tekrar tekrar izlenesi uğrunda saatler harcanası harcanan saatlere 1 dakika olsun acınmayası salya sümük ağlanası gene de doyulmayası güzellikte anime.
eldrun
sabaha karşı izlemeye başlayıp 13 bölümü de peş peşe izlemek insanı garip bir ruh haline sokuyor.oldukça fazla vahşet içeren, kolların bacakların havalarda uçtuğu, insanların brutality yapılmış gibi öldüğü.bir yandan cinsellik ve çıplaklık içeren, kızların birlikte banyo yaptıkları, ıslak tişört arkasından memelerin gözüktüğü, cıbıl cıbıl gezdikleri.öbür yandan ise çok duygu yüklü sahnelerin olduğu gözlerinizden düşen damlalara engel olamadığınız sahnelere sahip bir anime.

---biraz spoiler---
karakterlerin birbirleri ile olan ilişkileri ve geçmişleri o kadar güzel işlenmiş ki.özellikle nana’nın çektiği o kadar işkenceye rağmen kimseyi öldürmek istememesi, öbür yanda lucynin durdurulamaz öldürme isteği, koutanın çaresiz gördüklerine yardım etme isteği, marikonun nana ile sanki bir oyuncakla oynar gibi oynaması, en önemlisi lucy’nin kurama’yı öldürmemesi ve kuramanın yaşadıkları...sadece ben mi öyle hissettim bilmiyorum ama askerlerin kolları bacakları havada uçuşurken hiç bir şey hissetmememe rağmen lucy’nin nana’nın kollarını bacaklarını tek tek kopardığı sahnede sanki benden bir parça kopuyormuş gibiydim.
---biraz spoiler---
eldrun
bir de sonradan yapılan 14. bir bölüm vardır.aslında 10 ve 11.bölüm arasında geçtiği için 10,5. bölüm diyebiliriz.bazı sorulara cevapların olduğu bir bölüm.

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol